Ana içeriğe atla

Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit – Kalbime Dokunan Bir Hikaye

Geçtiğimiz günlerde Urladam'da izleme fırsatı bulduğum bir tiyatro oyunu, Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit, beni hem büyüledi hem de kalbimde derin izler bıraktı. 

Dirmit: Saflığı ve Cesaretiyle Bir Kadın

Dirmit, büyük bir kente göç etmiş bir ailenin en küçük kızı. Onun masumiyeti ve saf ruhu, ne kadar baskı altında olursa olsun, hiç eksilmiyor. Dirmit’in hikayesini dinlerken onun, hayatın ağır yükü altında ezilmeye çalışılan ama asla teslim olmayan ruhu, bana cesaret verdi.

Köyden kente göç eden bu ailenin yaşadığı kültürel çatışmalar ve modernleşmenin getirdiği değişimler, aslında birçoğumuzun aşina olduğu bir durum. Ancak Dirmit’in gözünden baktığımızda, bu çatışmaların içinde bir insanın nasıl hayatta kalmaya çalıştığını, nasıl bir birey olma mücadelesi verdiğini görmek oldukça çarpıcı. Ben kesinlikle çarpıldım! Onun doğaya olan ilgisi, ailesi tarafından anlaşılmayan farklı dünyası, gönlünün zincirlerini kırmaya çalışması muhteşemdi. 

Bir Kadının Sessiz İsyanı

Dirmit’in hikayesi, aslında bir kadının sessiz isyanının hikayesi. Onun kendi dünyasında kendini bulma çabası, her birimizin içinde yankı bulabilecek bir mücadele. Aile baskısı, toplumsal beklentiler, modernleşmenin getirdiği zorluklar... Bunlar sadece Dirmit’in değil, birçok kadının yüzleştiği gerçekler. Ancak Dirmit’in bu zorluklara karşı gösterdiği sessiz ama güçlü direniş, bana bir şeyleri yeniden düşündürdü. Kendi içsel savaşlarımızda, belki de hepimizin biraz Dirmit’e ihtiyacı var. 

Nezaket Erden’in Büyülü Performansı

Oyunun sahneye taşınmasında Nezaket Erden’in performansı ise tek kelimeyle büyüleyiciydi. Dirmit’in tüm duygusal yükünü omuzladığını iliklerimde hissettim. Onun sahneye hakimiyeti, karakterin iç dünyasını öyle bir ustalıkla yansıttı ki, Dirmit’in her anını, her düşüncesini, her duygusunu ben de onunla birlikte yaşadım. Sanki Dirmit, o sahnede sadece bir karakter değil, Nezaket Erden’in ta kendisiydi.

Herkesin Kalbinde Bir Dirmit Var

Sevgili Arsız Ölüm: Dirmit, benim için sadece bir tiyatro oyunu değil, aynı zamanda kendi içsel yolculuğumda bir durak oldu. Bu oyunu izlerken, bir yandan Dirmit’in hikayesini yaşarken, bir yandan da kendi hayatımı sorguladım. Her birimizin içinde, bir yerlerde bir Dirmit var belki de... Hayatın getirdiği zorluklara rağmen içindeki saflığı koruyan, sessizce ama cesurca savaşan bir Dirmit.

Ve bu oyunu izlerken, "Kır Gönlünün Zincirlerini" şarkısının yankılandığı o an, içimde bir şeylerin çözüldüğünü hissettim. Belki de o şarkı, sadece Dirmit’in değil, hepimizin zincirlerini kırmaya davet ediyordu. Şarkının etkisi altında, oyundan çıktıktan sonra, belki de uzun süredir taşıdığım bazı yüklerden kurtulmanın vaktinin geldiğini fark ettim.

Eğer hala bu duygusal ve güçlü hikayeye tanık olmadıysanız, kesinlikle kaçırmamanızı öneririm. Çünkü bazı hikayeler, sadece izlenmekle kalmaz; aynı zamanda ruhumuzun derinliklerine dokunur ve bizi değiştirmeye başlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japonya Gezi Rehberi: Tokyo, Kyoto, Nara ve Osaka Deneyimi + İpuçları (2025)

Tokyo, Kyoto, Nara ve Osaka'yı kapsayan 7 günlük Japonya gezim boyunca hem fiziksel hem de zihinsel olarak bambaşka bir deneyim yaşadım. Japonya'nın daha önce pek de ilgimi çekmeyen kültürü, bu kısa geziden sonra izlemek, okumak, anlamak istediğim bir dünyaya dönüştü. Yeni bir ilgi alanının kapıları açılmış gibi oldu.  Tokyo'da İlk Günler: Sistem, Kaos ve Shinjuku Kedisi 21 Mayıs akşamı Tokyo'ya vardık. 11 saatlik uçuş yorucuydu ama sorunsuz geçti. Uçuş kiti dağıttılar. İçinde göz bandı, kulak tıkacı, çorap ve terlik var. Uçuş sırasında uçakta anons edilen dijital güvenlik giriş sistemi üzerinden VJW ile form doldurduk. Bu formun ülkeye giriş yapmadan doldurulması gerekiyor. Bir nevi pasaport kontrol adımı, formun sonunda alınan QR kodu ile yapılıyor. QR kod sistemi başta karışık görünse de Japon pratikliği daha ülkeye girerken kendini gösteriyor. Ulaşım, yön bulma gibi şeylerin zorluğunu çoğu videoda zaten duyarsınız. Anlatılmaz yaşanır bir konu adeta... Tokyo Narit...

Milano'dan İsviçre'ye: Doğanın Büyüsüyle Dolu Bir Yoluculuk

Bu yolculuğu yazmasam olmazdı.  19 Eylül 2024 sabahı, İzmir’den ayrılıp Olcay'la İstanbul’a gittik ve kısa bir bekleyişin ardından Milano uçağına bindik. Otele yerleşir yerleşmez sokağa çıktık. Interrail ile daha önce gezdiğim Milano'yu bu kez farklı bir gözle keşfettim. Smart Hotel’de konakladık, fena değildi. Duomo Meydanı’ndaki katedralin etkileyici mimarisini inceledikten sonra, Luini’de sıcacık panzerottilerle karnımızı doyurduk. Meydandan Navigli’ye doğru yürüdük. Yaklaşık 45 dakika sürüyor ama turist kafasıyla yürümek her zaman güzeldir, bilenler bilir. Tatlı cafelerle çevrelenmiş göl kenarı, hafif rüzgarlı hava ve keyifli insan manzaraları... Otelimize dönerken, yaşam standartlarının kıyaslanmayacağı, en azından farklı ülkelerde bu refleksin olmadığı bir dünya hayal ettim. Yine...  20 Eylül: Como Gölü’ne Yolculuk Ertesi sabah, 10:43 trenine atladık. Como Gölü’ne giden treni bulmak biraz karmaşık olsa da, Como S. Giovanni durağında inince gözlerimiz kamaştı.  Gölün...

Donna Tartt'ın Saka Kuşu: Kayıp, Sanat ve İnsanın Ruhsal Çöküşü

Donna Tartt'ın, 2013 yılında yayımlanan Saka Kuşu (The Goldfinch) romanını çok beğendim ve romanı bitirir bitirmez duygularımı yazmak istedim. Pulitzer Ödülü'nü kazanan bu eser, hayatın karmaşıklığını, kayıpları ve insanın hayatta karşılaştığı zorlukları derinlemesine işlemiş, aynı zamanda sanatın gücünü ve insan ruhunun en karanlık köşelerine nasıl etki ettiğini çok vurucu bir şekilde anlatmış. Saka Kuşu, bir insanın hayatındaki derin kırılmaların etkisiyle şekillenen çok çarpıcı bir hikâye... Romanın Konusu: Kayıp ve Buluntu Saka Kuşu , baş karakteri Theo Decker’ın hayatını ve onun içsel yolculuğunu anlatan bir hikâye etrafında şekilleniyor. Theo, bir terörist saldırısı sırasında annesini kaybeder ancak bu trajik olayda bir tabloyu, Carel Fabritius'un ünlü Saka Kuşu adlı tablosunu da yanına alarak hayatta kalır. Bu tablo, romanın merkezindeki önemli semboldür; Theo'nun hayatında kaybolmuş olan bir düzeni simgelerken aynı zamanda anılarının koruyucusu gibidir.  Roma...